Sayfalar

30 Mayıs 2011 Pazartesi

Bilge - Kelebek Ölü mü Diri Mi?

Bir bilge varmış ; Ne sorsan cevap verirmiş.

Onu çekemeyen biri demiş ki:

- Ona öyle bir soru soracağım ki kesinlikle bilemeyecek.

Ne soracaksın ? Diye sordukların da ise :
- Elimde bir kelebek var.Ölü mü diri mi ? Diye soracağım.Eğer diri derse elimi sıkıp öldüreceğim.Ölü derse de elimi açıp bırakacağım uçup gidecek.

Bilgenin yanına gidiyor ve sorusunu soruyor.

- Elimdeki kelebek ölü mü diri mi ? Diyor.

Bilgenin cevabı ise müthiş;

- O SENİN ELİNDE...!

28 Mayıs 2011 Cumartesi

İzlenmesi Gereken Filmler - The Hangover (2009)



THE HANGOVER (2009)
Bir sabah kalkıyorsunuz ve dün gece ne olduğunu hatırlamıyorsunuz üstelik banyoda bir kaplan ve dolapta da bir bebek var!

Bir "ne içirdiniz lan bana?" filmi.

İzlerken zaman zaman ağzınızdan kola püskürtebileceğiniz bir film.

yaz sezonunun en eğlenceli filmi olduğunun garantisini gönül rahatlığıyla verebilirim.
bir bebek, bir kaplan, bir doktor, bir dişçi, bir fahişe, bir çinli las vegas'ta nasıl bir araya gelir, bir araya gelirse ne olur anlatılmış.




Filmde arkadaşlarının düğününden iki gün önce bekârlığa veda partisi vermek için Las Vegas'a giden dört arkadaş, sarhoş oldukları parti gecesinin sabahında odalarında bir kaplan, tavuklar ve dolapta ağlayan altı aylık bir bebek ile uyanırlar. Ayrıca damat ortada yoktur.

Bir gece öncesine dair hiçbirşey hatırlamayan üç arkadaş ipuçlarını takip ederek işlerin nerede kontrolden çıktığını bulmak zorundadırlar. En önemlisi de damadı bularak zamanında Los Angeles'a düğününe yetiştirmeleri gerekmektedir.

Film boyunca, (sonundaki fotoğraf galerisi hariç), çıplak kadın, sevişme sahnesi, uyuşturucu ya da bel altı espri yoktu desem, senaryonun güzelliği de anlaşılır tahminimce.

kişisel arşivinizde durması gereken komedi filmlerinden biridir. arkadaşlarla seyredilmesi, gaza gelinmesi ve benzer çılgınlıkta bir gece yaşanması gerekmektedir.


filmin soundtrack'inden bazı şarkılar:

who let the dogs out- baha men
iko iko- the belle stars
live your life- rihanna
thirteen -danzig
take it off -the donnas
fever- the cramps
in the air tonight- phil collins
stu's song- ed helms
three best friends- zach galifianakis
rhythm and booze- treat her right
candy shop- dan finnerty and the dan band

İyi eğlenceler.

27 Mayıs 2011 Cuma

ALEX'in Heykeli Dikiliyor



http://www.alexlesonsuza.com/ 

Adresinde para toplayan Fenerbahçeli taraftarlar, geçirdiği 7 sezonda adını sarı-lacivertli kulübün tarihine altın harflerle yazdıran Brezilyalı futbolcu Alex de Souza'nın heykelini dikmeye hazırlanıyor.

Sarı-lacivertli taraftarların oluşturduğu 6 grubun, ''Fenerbahçe Tribün Birliği'' adı altında yaptığı açıklamada, onurlandırılması adına Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı'na yakın bir noktaya kaptan Alex'in heykelinin dikilmesine karar verildiği belirtildi.

Fenerbahçe tribünlerinde oluşan birliğin hayata geçirmek istediği, tüm camianın bir parçası olması beklenen heykelin yapım sürecinin bugünden itibaren başladığı, Fenerbahçe Kulübü, Kadıköy Belediyesi ve futbolcu Alex nezdinde gerekli izinlerin alındığı, projenin uygulama sürecine geçildiği kaydedildi.

Açıklamada, Alex'in, Fenerbahçe forması altında futbolun göstergesi olan tüm istatistiksel verileri alt üst etmenin yanı sıra örnek kişiliğiyle Türk futbolunda önemli bir kimliğe sahip olduğu vurgulandı.

Fenerbahçeli taraftarlara hitaben yapılan duyuruda, heykeli oluşturacak olan siluetle ilgili önerilerin oluşturulan komisyona gönderilmesi için de çağrıda bulunularak, yayımlanan bir mail adresine heykelin silueti olabileceği düşünülen Alex'in fotoğraflarının 25 Nisan Pazartesi gününe kadar gönderilmesi istendi.

Sarı-lacivertli kulüpte daha önce, stadın karşısında bulunan Yoğurtçu Parkı'nın karşısındaki alana efsane futbolcu Lefter Küçükandonyadis'in heykeli dikilmişti.

Fenerbahçeli taraftarlar Kaptan Alex için yapılacak heykel için 4 örnek belirledi. Heykelin yeri Moda Parkı'nda olacak ve Lefter'in heykelinin yanına koyulacak. Taraftarların belirlediği 4 örnek ise şöyle


ALEX BUNLARDAN BİRİNİ SEÇECEK 

1. Alex'in portre resmi... 

2. Gol sonrasında zıplayarak yaptığı sevinç gösterisi... 
3. Frikik atarken yaptığı hareketin resmi... 
4. Kale içinde gol vuruşu yaptığı resim


Yaş 35




Yaş otuz beş! yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.

Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?

Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim.
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim;
Yalandır kaygısız olduğum yalan.

Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız,
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız.

Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç farkettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.

Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?

Neylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak.
Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında.

 
Cahit Sıtkı Tarancı

Hayatta Son Bir Dakika - One Minute Fly

Eğer 1 dakika sonra öleceğinizi bilseniz bu son dakikanızda ne yapardınız? Güzel bir animasyon.





Renkler Herkes İçindir

6 Nokta Körler Derneği'nin başlattığı bu kampanyada sizin de bir tuzunuz olsun. İzleyelim ve paylaşalım lütfen. Paylaşın bir görme engelliye renkleri armağan edin.


KADIN ERKEK İlişkileri - Sır Tutma



Kadınlar ve Erkekler arasında sır tutma farkı
 
Kadınlar üzerinde yapılan bir araştırmada :
Bir kadın bütün gece eve gelmemiş.
Ertesi sabah kocasına, ......gece bir arkadaşında kaldığını söylemiş.

Kocası, karısının en yakın 10 arkadaşını aramış ve
hiçbiri karısının kendisinde kaldığını onaylamamış.

Erkekler üzerinde yapılan bir araştırmada :

Bir adam bütün gece eve gelmemiş.
Ertesi sabah karısına, gece bir arkadaşında kaldığını söylemiş.
Karısı, kocasının en yakın 10 arkadaşını aramış ve
5 tanesi kocasının kendisinde kaldığını onaylamış
diğer 5 tanesi ise kocasının hala kendisiyle birlikte olduğunu iddia etmiş.


www.fiberctp.com

19 Mayıs 2011 Perşembe

Kıpırdamayın bizi çekiyorlar - Baykuş

Kıpırdamayın Bizi Çekiyorlar Şiştt Oynaşma Olm =)






ORADA BU ÜNİFORMA YARGILANIYOR! - Albay Levent Göktaş

ORADA BU ÜNİFORMA YARGILANIYOR!




(SÖZDE) Ümraniye davasında tutuklu yargılanan emekli Albay Levent Göktaş'ın son duruşmasında söylediği, "2.5 yıldır göğsümdeki üç kahramanlık madalyasıyla tecrit hücresinde kalıyorum" ifadesini okuyunca aklımıza bu üniformanın fotoğrafı geldi.

BU ARAÇTAN BİLE SAĞ ÇIKMIŞTI


Halen terörist (!) olduğu iddiasıyla yargılanan Emekli Albay Levent Göktaş, pkknın kurduğu pusu sonucu yanmaya başlayap bu minibüsten arkadaşları ile sağ çıkmıştı.


Albay Göktaş'a ait bu 1 numaralı üniformada komutanın bahsettiği madalyaları rahatça görebiliyorsunuz.

Üniformada ayrıca Albay Göktaş'ın katıldığı kurslar vs. sonucu takmaya hak kazandığı rozetleri de görüyorsunuz.

Peki Göktaş'ın üniforması neden bu kadar kalabalık?

İŞTE ALBAY GÖKTAŞ'IN BİRKAÇ ÖZELLİĞİ

1. Özel Kuvvetler Komutanlığı'nın en seçkin subaylarının eğiticisi ve bir çok birliğinin kurucusudur.

2. Yüksek atlama serbest paraşütçü, dağ ve sualtı komandosu olan ilk ve tek subaydır.

3.  Erken terfisi olan ender subaylardan biridir.

4. Yalnızca bir seferde, yaklaşık 40 askeriyle Irak'taki terör kampına girip 240 civarında teröristi etkisiz hale getiren bir komutandır. Bu operasyonların sayısını kendi de hatırlamaz.

5. Arazide pusuya düşen ve kuşatılan askeri birlikle teröristler arasına tek başına girip, elindeki makinalı tüfekle teröristlere göz açtırmadan askeri birliğin pusudan çıkmasını sağlayan cesur bir askerdir.

6. Onun vücudunda et ve kemiğe ilave olarak metal de (Ameliyatla çıkarılamayıp halen vücudunda bulunan kurşunlar ve kırık kemikleri
birbirine tutturmak için kullanılan metal parçalar) bulunur.

7. Barzani ve Talabani'nin, adını duyduklarında kaçacak delik aradıkları tek Türk'tür.

8. Ulkemizi ziyarete gelen Makedonya Genelkurmay Başkanı'nın, uluslararası bir ortamda, "Benim hocam (Özel Kuvvetler), hayran
olduğum ve örnek aldığım subay'dır" dediği Türk Subayı'dır.

9. Eşi Yargıtay'da görevli bir hukukçudur.

Ve o kahraman albay Levent Göktaş şu an (SÖZDE) Ergenekon'da tutuklu.



Halen terörist (!) olduğu iddiasıyla yargılanan Emekli Albay Levent Göktaş, o zamanlar pkknın Zap Kampı'nı bile dağıtmıştı. Bir keresinde kendi sürdüğü araç ile pusuya düşen Göktaş'ın aracında 17 kurşun deliği tespit edilmişti.

Göktaş'ın başarılarına devam edelim:

10. En çok üstün cesaret ve feragat madalyası ve takdirname sahibi asker.

11. Kara Harp Okulu İşletme Bölümü mezunu.

12. Gazi Üniversitesi İşletme Ana Bilim Dalı Üretim Yönetimi-Planlama yüksek lisansı sahibi.

13. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu.

14. İngilizce, Rusça, Arapça biliyor.

15. Üç tane "Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası" sadece onda var. Başka hiçbir subayda yok.

16. Ayrıca altı tane "Üstün Birlik Yetiştirme Beratı" sahibi.

17. 180 tane "Takdirname" sahibi

18. Sayısı bilinmeyen şerit rozeti.

19. Irak kuzeyine yapılan bütün operasyonlara katılmış.

Zordur Türk Olmak


Zordur Türk olmak. Aslında çok şeydir, Türk olmak.

Türk olmak, Osmanlı'nın borcunu ödemektir. Hovarda babanın borçla yaşayan evladı gibi.

Kosova'da ve Bosna'da, Batı Trakya'da ve Makedonya'da bilmem kaç asır geçmişte kalan meselelerin hesabını vermektir.

Türk olmak Kıbrıs'ta, Hocalı'da, Anadolu'da ve Balkanlar'da soykırıma uğrayıp karşılığında yapmadığın soykırımla suçlanmaktır.

Türk olmak faşist olmaktır, vatanına, milletine, tarihine sahip çıktığında
Türk olmak demokrat ve çağdaş olmaktır, vatanına, milletine, tarihine sövdüğünde...

Türk olmak lisanının Avrupa'da yasaklanmasıdır ve yine Türk olmak kendini ve derdini anlatamamaktır.

Avrupa'da hor görülmek Türk olmaktır, ataların bir çok asır önce Viyana'yı kuşattığı için ve hoş görülmemektir tabii ki sadece kuşatıp; Napolyon gibi bütün Viyana'yı yakmadığın için.

Türk olmak Selanik'te Pontus Anıtı'nın, Viyana'da çiğnenen yeniçeri minberinin ve Malta'da papazın üzerine bastığı Türk bayrağı heykelinin önünden geçmektir.

Türk olmak zordur, çetindir ve eziyetlidir. Üç kıtadan dönüp, bir küçük yarımadada misafir muamelesi görmektir.

Sayısız imparatorluk kurmak Türk olmaktır, aynı zamanda sayısız imparatorluk yıkmak da Türk olmaktır.

Arabaya koşulan ilk atın vatanında, ilk yazılı antlaşmanın imzalandığı yurtta, yazının bulunduğu, paranın icat edildiği her metrekaresinden bereket fışkıran bu yurtta, kalkınmak için yabancı sermaye beklemektir.

Türk olmak; Truva'dan bu yana, Sümer'den bu yana serpilerek gelse de, tarihten eski bu topraklarda, bütün zamandan damıtılarak gelen yüksek değerlerine rağmen, bir haftalık hafıza ile yaşamaktır.

Doğu Roma'yı da Batı Roma'yı da yıkıp, yeni Roma olan AB'ye girmeye çalışmaktır Türk olmak.

Türk olmak, Mostar'da köprüdür, Kerkük'te kaledir, İstanbul'da Kızkulesi'dir, Anadolu'da buğdaydır, Çukurova'da pamuktur, Ege'de tütün, Karadeniz'de fındık, Trakya'da ayçiçeğidir.

Türk olmak Çanakkale'de ölmektir. Çanakkale'de ölmeden önce düşmana su vermektir, onun yaralısını sırtında kendi hastanesine taşımaktır. Düşmanın ardından rahmet okumak, kanlısından helallik almaktır.

Sabahları odana rahmet dolsun diye, camı açmaktır. Kar yağdığında kayak yapmayı değil, evsizleri düşünmektir. Balkon köşesine kuşlar için, kışın ekmek kırıntısı, yazın su koymaktır. Yağmura rahmet, kara bereket diye bakmaktır.

Türk olmak, harap bir ülkede, zengin ülkelerin müstemlekesini reddedip, tahtadan kılıç ve ipten üzengi ile, paylaşacak ve sahiplenecek tek varlığı fakirlik olmasına rağmen, yedi düvele meydan okumaktır.

Türk olmak askere davul-zurna ile uğurlanmaktır, belki de dönmeyeceğini bilerek.

Türk olmak, annenin şehit oğlunun ardından 'Bir oğlum daha olsun, onu da vatan için göndereceğim.' demesidir. Babanın gözyaşlarını tutarak, tabutuna son kez dokunurken 'Vatan sağ olsun!' demesidir.

Türk olmak 'Türk çayında radyasyon olmaz!' yalanları ile, 'Gusül abdesti alana AIDS bulaşmaz!' dolanları ile yaşamaktır. Her hükümetin enkaz devraldığı, ama asla ardında enkaz bırakmadığı ülkede olmaktır.

Türk olmak, ecdadın yaşadığı kıtlıktan dolayı, çayın yanında gelen şekerden fazla olanı garsona geri vermektir. Aynı nedenle Türk olmak, yemeği ziyan etmekten korkmaktır. Göz hakkına, diş kirasına saygıdır.

Türk olmak. Evindeki bir kap aşın yarısını tanrı misafirine vermektir. Kendi yerde, misafiri döşekte yatırmaktır Türk olmak.

Türk olmak, milli maçta ağlamaktır. Ayhan Işık'a, Belgin Doruk'a aşık olmaktır.

Türk olmak, aşkını ölesiye sevmektir. Aşkı için ölmektir, öldürmektir. Sevdiceğinin elini bir kez tutamadan, toprağa girmektir. En güzel aşk şiirlerini yüreğinde hissetmektir. Eşkiyaya türkü yakmaktır, Türk olmak.

Milletine sövmektir, ama başkasına sövdürmemektir, Türk olmak.
Türk olmak Yunus'u bilmektir, Aşık Veysel'i sevmektir. Mevlana'yı, Hacı Bektaş-ı Veli'yi ve Hoca Yesevî -tek bir satırını okumasa da yüreğinde taşımaktır.

Türk olmak, saz çaldığında, ney üflendiğinde, kös dövül düğünde ve kaval çaldığında, yüreğinin derinlerinde bir sızı sezmektir, bir de Yemen Türküsü'nde... Hayatın sana verdiklerine 'Nasip', vermediklerine 'Kısmet' demektir. Her işin 'Hayırlısına' inanmaktır ve ağlamamak için çok gülmekten çekinmektir.

Türk olmak, Asya'da batılı, Avrupa'da doğulu diye tepki görmektir. Irk sözünü bilmeden yaşamak, yaradılanı Yaradandan ötürü sevmektir.

Magazin programları ile dizilerin arasına sıkışsa da, silkinip üzerindeki ölü toprağını atabilmektir.

Türk olmak, mahalle maçı için aynı saatte, on kişi buluşamazken, milyon kişinin bir araya gelmesidir. Tavla oynarken bile kavga ederken, milyon kişinin kavga etmeden gösteri yapabilmesidir.

Türk olmak, buhran zamanında Arjantin'de de mağazalar yağmalanırken, daha ağır buhranda sıraya girerek, sorumlusuna en ağır cezayı tek bir cam kırmadan sandıkta kesmektir.

Türk olmak en zayıf gününde bile dünyaya meydan okumak, en dertli gününde bile her ufunetin bir şafakta biteceğini bilerek tevekkül göstermektir. Zor iştir Türk olmak.

Türk olmak Anadolu'da her düşen yağmur damlasına hamdetmek, her çıkan başak için şükretmek her çıkan isyan için sabretmektir.

Türk olmak, medeniyetler mezarlığı Anadolu'da dik durabilmektir.

Türk Olmak;
NE MUTLU TÜRKÜM diyebilmektir...

10 Mayıs 2011 Salı

Kamera Şakası - Sniper - Keskin Nişancı - Japon

Kalp krizine sbep olabilecek japon kamera şakası. Hala izlemeyen kaldıysa diye paylaşıyorum.

9 Mayıs 2011 Pazartesi

Bizi Utandırma ve Bir Tren Satın Al


Kamera Şakası - Hayalet

Japonlardan yeni bir kamera şakası... Bir anda odayı hayaletler bassa siz ne yapardınız… Stüdyoda makyaj yapan adama öyle bir kamera şakası yapıldı ki izlerken hem çok korkacaksınız hem de çok güleceksiniz.


FIKRA - Güzellik

Temel'e hangisini seçersin diye sormuşlar.
-Güzellik mi, aptallık mı?
-Aptallık, demiş Temel, güzelluk geçicidur daa.

Cartman - Devlet Bahçeli - Püskevit - Anne Bana Niye Almıyorsunuz? Bizde Niye Yok?


Püskevit alamayan anne babadan rahatlatan açıklama: "Oğlanın ne istediğini anlayamadık. Yoksa paramız var...

8 Mayıs 2011 Pazar

Anneler Günü

Bugün Anneler günü, anneleri anmak ve onurlandırmak amacıyla tüm dünyada farklı zamanlarda kutlanan özel gün.

Anna Jarvis'in kaybettiği kendi annesi için 1908 yılında başlattığı bu anma günü, 1914 yılında Kongrenin onayıyla Amerika çapında genişledi. Zamanla başka ülkelere de yayıldı. Anna Jarvis'in başlattığı bu anma günü günümüzde Anneler Günü olarak kutlanmaktadır.

Türkiye'de Anneler Günü 1955 yılından bu yana kutlanmaktadır. Türkiye'de Mayıs ayının 2. Pazar günü Anneler Günü olarak kutlanır. Bu evrensel günde, Dünyada milyonlarca anne, çocukları tarafından sevgi ve saygı ile anılır.

Anneler günü geleneği, Antik Yunanlı'ların Yunan mitolojisindeki pek çok tanrı ve tanrıçanın annesi olan Rhea onuruna verdikleri yıllık ilkbahar festivali kutlamalarıyla başlar. Antik Romalı'lar da ilkbahar festivallerini İsa'nın doğumundan 250 yıl öncesinden ana tanrıça Kibele onuruna kutluyorlardı.

Profilo'nun güncel bir reklamı var Anneler Günü için. Bunu da paylaşmadan geçmeyelim. Tüm annelerin Anneler Günü kutlu olsun.


7 Mayıs 2011 Cumartesi

Deniz Gezmiş - Kendi Sesinden Savunması - Son mektubu

Eskiden asıyorduk şimdi hapiste süründürüyoruz, en azından gelişme var şu geçen 38 yılda, inşallah gelecekte akıllanırız :(
 
Avukatının anılarında son arzusundan bahsedilir. Sürekli para yemekle, Amerikan Uşağı olmakla suçlanan Deniz Gezmiş'in son arzusu infaz anında herkesi ağlatmıştır.

hakim- son bir arzun?
dg- Filtreli cigaran var mi ağabey?
hakim- var?
dg- birer tane ver de yakalim abey..hic icmedik be.. gozumuz acik gitmeyelim bari..



Deniz Gezmiş'in son mektubu;

Merkez Cezaevi 6.5.1972

Baba,

Mektup elinize geçmiş olduğu zaman aranızdan ayrılmış bulunuyorum. ben ne kadar üzülmeyin dersem
yine de üzüleceğinizi biliyorum. fakat bu durumu metanetle karşılamanı istiyorum. insanlar doğar, büyür,
yaşar, ölürler. önemli olan çok yaşamak değil, yaşadığı süre içinde fazla şeyler yapabilmektir. Bu nedenle ben
erken gitmeyi normal karşılıyorum ve kaldı ki benden evvel giden arkadaşlarım hiçbir zaman ölüm karşısında
tereddüt etmemişlerdir. Benim de tereddüte düşmeyeceğimden şüphen olmasın. oğlun ölüm karşısında aciz ve
çaresiz kalmış değildir. O bu yola bilerek girdi ve sonunun da bu olduğunu biliyordu. seninle düşüncelerimiz
ayrı, ama beni anlayacağını tahmin ediyorum. Sadece senin değil, türkiye'de yaşayan kürt ve türk halklarının da
anlayacağına inanıyorum. cenazem için avukatlarıma gerekli talimatı verdim. ayrıca savcıya da
bildireceğim. ankara'da 1969'da ölen arkadaşım TaylanÖzgür'ün yanına gömülmek istiyorum. onun için
cenazemi istanbul'a götürmeye kalkma. annemi teselli etmek sana düşüyor. kitaplarımı küçük kardeşime bırakıyorum.Kendisine özellikle tembih et, onun bilim adamı olmasını istiyorum. bilimle uğraşsın ve unutmasın
ki, bilimle uğraşmak da bir yerde insanlığa hizmettir.Son anda yaptıklarımdan en ufak bir pişmanlık duymadığımı belirtir, seni, annemi, ağabeyimi ve kardeşimi
devrimciliğimin olanca ateşiyle kucaklarım.

Oğlun Deniz Gezmiş




Košice


St.Elisabeth Cathedral


Kosice Slovakya'nın en büyük 2. kentidir. Buna rağmen 1-2 saatte heryerini görebilirsiniz. Budapeste ile günlük tren seferleri vardır. Havayolu ile ulaşım pahalıysa da önce budapeşteye gidip bir iki gün gezmek sonra tren yolu ile Kosice ye geçmek mantıklı olacaktır. Şehir merkezinde yer alan büyük kilise (bknz: foto) Papa 2. Jean Paul tarafından ziyaret edilmesi dolayısıyla Slovakya çapında ünlüdür. Şehrin tek bir alışveriş caddesi olup uzunluğu yaklaşık 1.5 km dir. Bununla beraber bu cadde üzerinde sadece yazları gece 11e kadar açık olan açıkhava pubları mevcuttur. yine cadde ortasında küçük bir su kanalı bulunmaktadır. Diğer avrupa şehirlerine göre oldukça ucuzdur. turistik gezi amacıyla yakınlarında yer alan Poprad gibi kentlerin kale ve şatolarına seferler düzenlenmektedir. bu kalelerde Türklere karşı anlatılan zaferleri duyunca itiraz etmeyiniz sonrasında pek hoş hadiseler yaşanmamaktadır. Yine de güzel bir Eflak Boğdan seferi sonrasında rahatlıkla ele geçirilmiş ve sonrasında kaybedilmiş bir kenttir Kosice.

16. Yüzyıl kaynaklarında Istanbul, Viyana ve Paris ile beraber o dönem Almanca adı Kaschau olan ve Macar Krallığı ile de ilintisi bulunan bu Slovakya şehri, Avrupa'nın en ihtişamlı kentlerinden birisi olarak geçmektedir.